Pages

27 Mart 2009 Cuma

OnYedi

Hayatın boyunca bir daha ne olmazdın diye sorsalar, sanırım cevabım asla on yedi yaşında olmamak olurdu. Sadece şu anda rastgele Teoman'dan On Yedi'yi dinliyor olduğum için söylemiyorum, ama galiba bir daha on yedi olmamak fikrini aklıma getiren oydu. Bana kalsa on yedi olmazdım ben. On altıyı bitirip on sekizden gün alırdım. Bu kadar zarar bir yaş olamaz benim için. Günah çıkarmıyorum, o günlerin muhasebesini de yapmıyorum, bunları yapmayı çoktan kestim. Zaten uzun zaman geçti üstünden. Ama on yedi eşiktir bende. Çoğu insanın en güzel yaşı olarak nitelendireceği, güzel lise günleri. On yedi olduğum gün, o toz pembelik griye kaçtı bende. Şimdi geriye dönüp baktığımda, hayatımdaki çoğu şeye gülüp geçiyorum, on yedi hariç. Yaptığım her şeye, başıma gelen her olaya gülerek bakabilirim, yine on yedi hariç. Diğer yandan, çok iyi biliyorum ki, şu anda neysem, on yedinin bendeki etkisi büyük. Ama böyle bir sınavdan geçmeli miydim.. işte bunun cevabını ben de bilmiyorum. En çok on yedi yaşımda sarhoş oldum, en çok on yediyken ağladım, en çok on yediyken koydu geride kalmışlığın acısı. On yediyken ilaçlarla uyudum, on yediyken okulda olay çıkarıp disiplinlik oldum, on yediyken kendimi önce tekerlekli sandalyede sonra koltuk değnekleriyle buldum. Kısacası on yedi olmuşluğun acısını başka hiçbir yerde bulamadım, hatırlarken bile kötü olurum. Belki bir gün, hepimiz güleriz geride kalanlara, pişmanlıklarımıza ve hatalarımıza. Belki ben de on yedime gülecek kadar barışırım kendimle. Kim bilir.

15 Mart 2009 Pazar

Hakkımda Bilmedikleriniz/Bildiğinizi Sandıklarınız

Bir anlamsız başlığı daha bloğumuza kazandırdıktan sonra.. Gelelim asıl konumuza. Hakkımda bilmedikleriniz. Neden böyle bir şey yapıyorum onu da bilmiyorum, ama liste çıkarmak en sevdiğim şeylerden biri. Serapla gençlik yıllarımız geliyor aklıma, hey gidi :) Serap ve gençliğimize gidersem, konuyu dağıtmış olurum. Hemen susuyorum. O halde başlayabiliriz.

10 Mart 2009 Salı

Balıkesir'den kaçmak, Balıkesir'e kaçmak

Bu haftasonu, sırf iş olsun diye, üşenmedim, kalktım Balıkesir'e gittim. En az 10 kişi sordu noluyo diye. Annem telaş yaptı, babam ciddiye almadı. İşin komiği, ben de kendimi ciddiye almadım. 5 dakika içinde, yalan olan Ankara planımı, Balıkesir'e çevirdim. Bir an bile tereddüt etmeksizin. Eve telefon açtım, geliyorum dedim, dinletemedim. Ciddiye almaları biraz zaman aldı. Sanırım beni karşılarında görünce tam olarak inandılar. Koca bir güz dönemi boyunca eve sadece ve sadece 1 kere gidersem olacağı bu tabi. Annemi korkutmuş, babamı ikna edememiş olurum. Güzel olan yanıysa, sırt çantama 2 tişört 1 pantolon tıkıp yola çıkmayalı uzun zaman olmuş, bunu fark ettim. Hiçbir acelem, derdim olmadan yola çıkmamışım. Hep bi atraksiyon, bi koşuşturmaca. Bu yüzden kat ettiğim her kilometre işkence olmuş bana. Bu sefer kendimi sağlama aldım, Balıkesir arabasına bindim. Hava çok güzeldi, yüküm yoktu, daha ne isteyebilirdim ki. Otobüsü beklerken bi süre terminaldeki kediyle oyalandım, son zamanlarda sürekli sövdüğüm feribotta martılara simit attım. Kitap okudum, uyudum, acısız bir şekilde Balıkesir'e vardım. Bir yandansa hala inanamıyordum, sanki yıllar oldu okul açılalı, ben yine eve dönmüyorum... Kendimi sorgulamayı denedim, olmadı. Moralim bozuk değil, kötü bir şey olmadı, her şey yolunda -gördüğüm kabusları saymazsak-, ama ben Balıkesir'e kaçıyorum. Bugüne kadar hep Balıkesir'den kaçtım ben, Balıkesir'e kaçmadım ki. Öylesine garip ve şuursuz bir haldeydim. Balıkesir'de indiğimdeyse, tek hatırladığım, elimde çantam, etrafıma şaşkın şaşkın baktığımdı. Uzaktan izliyormuşum gibi. Oysa yadırgamam gereken, bir tane tanıdık yüz yok, ve babam gelmemiş beni karşılamak için. Uykudayım sanki. Hiç gelmedim. Yokum.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...