Bir süredir var olan değişken ruh halleri içindeyken tek damla gözyaşı dökmedim de, şimdi çok zor tutuyorum kendimi.
Uzun süredir, hiç kimseyle hiçbir şekilde futbol muhabbetine girmedim. Hatta, babamla abimin yaptığı futbol muhabbetlerinden kaçar oldum, annemlerle mutfakta oturdum, hemcinslerim gibi. Oysa şimdi, o kadar zorlanıyorum ki bunları anlatırken, hani hiç maça gidemeyeceğimi bilsem, ama Sami Yen'i yıkmayacağız deseler kabul edeceğim düşünmeden. Yaklaşık üç senedir uğramasam da, onun orada olduğunu bilmek yetiyordu çünkü. Ama metrobüsle geçiyordum yanından, ama Mecidiyeköy'de görüyordum onu, "Bu olmazsa bi sonraki maça, neyse abimle konuşurum" diyordum içten içe. Gidilecek bir maç hep vardı çünkü. Şimdiyse..
Bahsetmeyeyim diyorum, maç öncesi Altın Fıçı'da abimle bira içmelerimizden, Yeni Açık'ta çekirdek yiyişimizden, kapıdaki kuyrukta ceplerimdeki bozuk paraları avuç avuç polise verişimden, gol olduğunda 3 sıra aşağı uçuşumuzdan.. Bahsetmeyeyim diyorum, bahsedersem ağlayacağım. Bir yandan da diyorum, duygusal anıma mı denk geldi acaba, ondan mı böyle davranıyorum. Sonra düşünüyorum, yıllardan beri uzak olsam da, ayrı bir yeri var onun diyorum. Boğazım düğümleniyor.
Evet bir de, şu an yanlışlıkla Seyrantepe'yi yıksalar üzülmem. Pis koltuklarıyla, dökülen haliyle sevdim çünkü Ali Sami Yen'i. Yeni olan hiçbir şeyi sevmemem, kabullenememem gibi, yeni stadı da kabul edemiyorum. Hem Seyrantepe güzergahım da değil zaten!
not: sinirlerim bozuldu, Ocak ayı değil ayrılık ayı mübarek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder