Aslında bugüne kadar vedalardan hep korktum, çünkü garip bir kuruntuyla, vedalaştıklarımla bir kez daha buluşamayacağımı sandım hep. Bir çeşit uğursuzluk gibi. Hani ertesi gün buluşacakmış gibi davransak, daha az acıtırmış gibi. Üstelik, bugüne kadar en acıklı vedalaşmalarım sahil kasabalarıyla olsa da, içten içe hep biliyordum, bir sonraki buluşmanın bir an kadar çabuk geleceğini.
Şimdiyse, bizim için başka bir an var mıdır, bilmiyorum. Öyle her şey film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor da demeyeceğim. Bu yazıyı yazmak için, son güne kadar bekledim. Her şeyi gününde, zamanında hissederek yazmak istedim. Boğazım düğüm düğüm olsun, kalbim acısın istedim. Acımıyor mu diyecek olursanız.. Bunu anlatabilmek için en başa dönmem gerek. Sahil kasabaları demiştim hani, bu sahil kasabası da diğerleri gibi üzüyor beni. Onu hangi ara bu kadar çok sevdim, ayrılık vakti ne zaman geldi bilmiyorum. Ama hissedersiniz ya o gitme vaktinin geldiğini, o ruh hali ağır ağır çöker ya üstünüze, ayrılana kadar boğar ya sizi... Öyle işte. Ben eşyaları toplamaya çalıştıkça, onlar etrafa saçılıyorlar sanki. Bir kahve fincanına bile anlam yükleyebiliyor insan. O kadar çok kahve, o kadar çok hatır var ki hepsinin üzerinde. Toplamaya çalıştıkça, serbest kalıyorlar bizi de hatırla diye. Mümkün mü sizi unutmam diyorum... Beni üzmeye devam ediyorlar. Eşyalarla vedalaşmak, onları ayırmaya çalışmak beni bu kadar yorarken, "gidiyorum" demek o kadar zor ki.
Şunu söylemek isterim ki... Geride bıraktığım tüm zamanlar boyunca, kendimi çok huzurlu hissettim. Alışkanlıklarım değişti, yeni insanlar tanıdım, o insanlar hayatımın vazgeçilmezleri oldu (isim vermiyorum onlar kendilerini biliyorlar) ve ben büyüdüm, büyüdüm demek ne kadar büyümek olabilecekse işte. Bu gece diğer gecelerden çok farklı ve bu gece bir başka dolanıyor dilim, imkanım olsa bırakıp kaçacağım, tek cümle bile yazamayacağım. Çünkü korkuyorum. Veda anının gelmesinden, vedalaşmaktan, gitmekten. Korkuyorum çünkü şimdi yazmazsam, hiç yazmayacağım. Bunları yazıyorum çünkü bilmenizi (bilmelerini) istiyorum, onlarla birlikte ne kadar güzel zaman geçirdiğimi. Bilseler bile, bir kez daha duysunlar istiyorum. Beraber geçirdiğimiz her an çok güzeldi. Ve itiraf etmeliyim ki bu yazıyı günler öncesinden yazıp tamamen döndükten sonra yayınlayacağım, kimseyi üzmek istemiyorum, okuduğunuzda gülümseyin yeter. Bir dahaki görüşmemize kadar da, bunların hepsini unutalım gitsin.
Çok, çok kısa bir an kadar, kendinize iyi bakın.
22.01.11 03:02
Şile/İstanbul
yahu alt tarafı şehir değiştirdin. ve şüphesiz ki geride bıraktıklarınla şehirlerüstü bir bağ kurdun. kalkıp gelirsin, kalkıp geliriz, kalkıp gelirler. keza dünya küçücük, bir oradayız bir burada. :)
YanıtlaSil