Pages

3 Aralık 2011 Cumartesi

Taşınabilir Müzik Teknolojisi - Kendimden Örnekli

Sizi bilmem ama, ben bir müzikseverim. Yani, kim sevmez müziği tabi ama ben sessizlikte duramayanlardanım. Mesela radyo hep açıktır bizim evde, iyi bir televizyon izleyicisi olmasam da iyi bir radyo dinleyicisiyimdir. Odamda bilgisayarım hep açıktır, bilgisayar açıksa müzik de mutlaka açıktır. Ama internet radyosu, ama kendi müzik arşivim, mutlaka bir şeyler dinliyor olurum. Aslında radyo başka bir davanın konusu, ben bugün size çocukluğumdan bu yana en sevdiğim dostlarımı tanıtacağım, yani müzik çalarlarımı. Dışarıda olduğum zamanlarda, özellikle de yolculuklarda kulaklıklara sığınanlardanım ben de. Teknoloji geliştikçe ayak uydurmak gerekti, ayak uydurdukça hep yeni müzik çalarlarım oldu ama basit bir genelleme yapacak olursak, walkman-discman-mp3 player ekseninde büyüdüm ben de. (bkz.şekil a)


1. Walkman:

Walkman'le tanıştığımda ilkokuldayım. O dönemde çoğu kız çocuğu gibi ben de Spice Girls hayranıydım, ileri geri sarıp en çok dinlediğim kasetlerimin arasında Spice World vardı. Yazları anneannemde kalırdım, ve orada fazla arkadaşım yoktu, özellikle akşamları çok sıkıldığımda müzik dinlerdim. Kuzenimde benim walkman'imin bir üst modeli vardı, hiç unutmuyorum onda olan bir özellikle kasetin ön yüzünü arka yüzünü çevirmek gerekmezdi, tek bir tuşa basardı ve kaset öbür yüzünden çalmaya devam ederdi. Kıskanırdım çok :) Ama ben de kasetlerimi o kadar ezberlemiştim ki, bir şarkı bittiğinde arka yüzünü çevirip öbür yüzdeki sevdiğim bir şarkıyı dinler, o şarkı bittiğinde yine çevirirdim, bu arada diğer yüzdeki sevdiğim şarkıyı geri sarmama gerek kalmaz, üst üste farklı yüzlerde sevdiğim şarkıları dinlemiş olurdum.

Walkman'le birlikteliğimiz ortaokul yıllarımda da devam etti. O dönemlerde kaset çektirmek de çok modaydı. Siz bir liste yapardınız, kasetçi o şarkıları size çekerdi. O toplama kasetlerden de çok dinledim o zamanlar. 13 yaşındayken, hala benim için çok özel olan Freddie Mercury ile tanıştım. Bir arkadaşımdan ödünç aldığım Queen kasetini başka bir kasete çekip bu sefer walkman'de Freddie'nin sesini döndürmeye başladım. Yazları yine yalnız olmasına yalnızdım, ama bu sefer Freddie vardı, yatmadan önce bir tertip mutlaka onu dinler uykuya dalardım. Uyku arasında kasetin bittiğini belirten çat sesini duyardım.

2. Discman

Kasetlerin pabucu dama atılıp CD teknolojisi hayatımıza girince, aynı hızla Discman'ler türemeye başladı. İnternetin de yaygınlaşmasıyla mp3'ler yayılmaya başladı. Lise hayatıma disc man damgasını vurdu diyebilirim. Orijinal yabancı cd'ler pahalı olduğundan bu sefer cd çektirmeye başladım. İlkokul ve ortaokulda gittiğim kasetçi amcama gitmeyi bırakıp kendime bir cdci abi buldum. Mp3 olarak indirildiğinde bir cd'ye yüzlerce şarkı sığabiliyordu, bu sayede onlarca albümüm oluyordu. Hem kaset gibi sürekli değiştirmek gerekmiyordu, ileri geri sarmak da tarihe karışmıştı, bir tuş ile bir sonraki şarkıya geçebiliyorduk. Böylece müzik arşivimi genişletebiliyordum, her zamankinden daha çok kulaklıklara yapışır oldum. Örneğin gece müzik dinlemeden uykuya dalamıyordum. Gece yarısı uyanıp belime dolanmış kulaklıklar ve peşimden gelen discman'le yürüdüğümü bilirim mesela. Annem hep, bütün gece müzik dinlediğimden sabaha yorgun uyandığımı iddia eder, müziği kapatmam için baskı yapardı. Bazen çaktırmadan kulaklığı çıkarırdı ben uyurken, ama ben müziğe o kadar şartlanmıştım ki, kulaklık çıktığı an sıçrayarak uyanıyordum. En ağır depresyonlarımdan birini discman'im bozulduğunda yaşadım, en başta uyumak çok zordu benim için. O servisten dönünce arkadaşıma kavuşmuş gibi sevindim. 

3. Mp3 Player

Mp3 playerların en güzel yanı küçük ve pratik olmalarıydı. Üniversiteye başlarken bir tane edindim, ve Balıkesir-İstanbul ve Şile yollarında en büyük kurtarıcım mp3 playerım oldu. Cd çantası taşıma, pil değiştirme gibi dertleri de yoktu üstelik, usb'den şarj oluyor, istediğiniz şarkıyı bilgisayardan anında atabiliyordunuz. Yine özellikle gece yolculuklarında hep müzikle uyurdum, uykumda şarkı değiştirir yine uykumda sesiyle oynardım. Şile yolunda Güneş'le en sevdiğimiz şarkı tutma oyununu oynardık, bir şarkı bana bir şarkı ona gelirdi, ve şarkılar mutlaka bize dokunan cinsten olurdu. Dört buçuk senelik üniversite hayatım da bu mp3 playerla geçti diyebilirim, okul bitince kendini emekli etmeye karar verdi ve bozulmaya yüz tutan her teknolojik alet gibi şarjından yemeye başladı. Normalde günlerce dinlediğim halde dayanan aletin bir günde nefesi tükenir olmuştu. Daha fazla zorlamanın anlamı olmadığını düşünerek ona istediği emekli hayatını verdim, kullandığım ve atmaya kıyamadığım emektarlarımın yanında yerini aldı. 

***

Benim müzikçalarlar ile hikayelerim böyle. Çocukluğum ve ergenliğim kulağımda kulaklıklarla geçti, uyurken bile. Şimdi yeni bir mp3 playerım var, eskisini özleyerek ona alışmaya çalışıyorum. Artık çok uzun süreli otobüs yolculuğu yapmasam da kulaklıklara alışmışım bi kere, onlar olmadan yapamıyorum. Bu sefer spor yaparken çok kullanışlı olduklarını fark ettim, bakalım neler olacak :)

2 yorum:

  1. pek güzel bi üslubun var. bide böyle eskiler. ne güzeller.

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim tucce, beğendiğine sevindim :)

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...