Tembel sokakkedisi'nden herkese merhaba! Evet yokum buralarda, ayda bir yazıyı zoraki yazıyorum bazen. Yazmıyor oluşum elbette okumadığım anlamına gelmiyor. Yazamayışımın tek tesellisi de okuduklarım aslında. Çünkü bazen hepimizin ara vermeye ihtiyacı oluyor. Verilen aralar da en güzel okuyarak değerlendiriliyor.
Geçtiğimiz ay, çok tatlı, çok naif mektuplar okudum. Normalde mektup pek tercih etmediğim bir tür olsa da, hayatın içinden ve sevdiğim kalemlerden olunca, almadan edemedim. Bunlardan birincisi, Yapı Kredi Yayınları'nın Orhan Veli'nin 100.yaşı dolayısıyla çıkarmış olduğu, Yalnız Seni Arıyorum - Nahit Hanım'a Mektuplar kitabı idi. Bilenler bilir, Orhan Veli'nin "Ben Orhan Veli..." diye başlayan şiirinde; "Bir de sevgilim vardır pek muteber; ismini söyleyemem, Edebiyat tarihçisi bulsun" dediği dizeleri vardır. İşte Nahit hanım, o dizelerdeki sevgilinin ta kendisiymiş.
Şiirlerindeki hem neşeli hem hüzünlü Orhan Veli'nin aksine, mektuplarında daha çok hüzünlü Orhan Veli'yi görüyoruz. Yaşadığı maddi sıkıntıların boyutu, Nahit hanıma olan aşkı ve hatta bildiğimiz şiirlerin ilk hallerini de kitapta bulabilirsiniz. Erken ölümünü de hesaba katınca, insanın içini gerçeken acıtan bir kitap. Orhan Veli sevenler ve kolleksiyonerler için, bir de eski Türkçe ile yazılmış, mektupların orjinalinin de yer aldığı özel bir baskısı var.
Orhan Veli'nin hemen ardından, bu sefer Sabahattin Ali'nin mektupları geçti elime, yine Yapı Kredi Yayınları'ndan, Canım Aliye, Ruhum Filiz kitabı. Bu kitapta da Sabahattin Ali'nin Aliye hanım ile nişanlılık döneminden, evliliklerine, kızları Filiz Ali'nin doğumu ve sonrasına kadar ayrı geçirdikleri sürelerde yazılmış mektuplar var. Nişanlılık dönemindeki coşkulu mektupların yerini, bir zaman sonra hapishanede geçen, ayrı kaldıkları zamanların hüznü ve kızı Filiz'e olan özlemi ve ona mektupları yer alıyor.
Canım Aliye, Ruhum Filiz'in Yalnız Seni Arıyorum'a göre tek farkı, mektupların orjinallerini normal baskıda görebiliyor olmamız. Aliye hanıma yazılan eski Türkçe mektupların yanı sıra, Filiz'e yazılmış mektuplar Latin alfabesi ile mevcut. İki tane çok sevdiğim, erken yaşta kaybettiğimiz şair ve yazarın mektuplarını okumak, onları daha yakından tanımamı sağladı. Yazının başında belirttiğim gibi, mektupların hepsi için söylenecek tek bir kelime var; naif. Mektuplaşmayı çok seven biri olarak, edebiyatın en önemli isimlerinin mektuplarını okumak benim için çok değerliydi.
Mektupları saklayanlara, yayına hazırlayanlara ve elbette Yapı Kredi Yayınlarına, tüm bu nedenlerden ötürü teşekkür etmek isterim.
Geçtiğimiz ay, çok tatlı, çok naif mektuplar okudum. Normalde mektup pek tercih etmediğim bir tür olsa da, hayatın içinden ve sevdiğim kalemlerden olunca, almadan edemedim. Bunlardan birincisi, Yapı Kredi Yayınları'nın Orhan Veli'nin 100.yaşı dolayısıyla çıkarmış olduğu, Yalnız Seni Arıyorum - Nahit Hanım'a Mektuplar kitabı idi. Bilenler bilir, Orhan Veli'nin "Ben Orhan Veli..." diye başlayan şiirinde; "Bir de sevgilim vardır pek muteber; ismini söyleyemem, Edebiyat tarihçisi bulsun" dediği dizeleri vardır. İşte Nahit hanım, o dizelerdeki sevgilinin ta kendisiymiş.
Şiirlerindeki hem neşeli hem hüzünlü Orhan Veli'nin aksine, mektuplarında daha çok hüzünlü Orhan Veli'yi görüyoruz. Yaşadığı maddi sıkıntıların boyutu, Nahit hanıma olan aşkı ve hatta bildiğimiz şiirlerin ilk hallerini de kitapta bulabilirsiniz. Erken ölümünü de hesaba katınca, insanın içini gerçeken acıtan bir kitap. Orhan Veli sevenler ve kolleksiyonerler için, bir de eski Türkçe ile yazılmış, mektupların orjinalinin de yer aldığı özel bir baskısı var.
Orhan Veli'nin hemen ardından, bu sefer Sabahattin Ali'nin mektupları geçti elime, yine Yapı Kredi Yayınları'ndan, Canım Aliye, Ruhum Filiz kitabı. Bu kitapta da Sabahattin Ali'nin Aliye hanım ile nişanlılık döneminden, evliliklerine, kızları Filiz Ali'nin doğumu ve sonrasına kadar ayrı geçirdikleri sürelerde yazılmış mektuplar var. Nişanlılık dönemindeki coşkulu mektupların yerini, bir zaman sonra hapishanede geçen, ayrı kaldıkları zamanların hüznü ve kızı Filiz'e olan özlemi ve ona mektupları yer alıyor.
Canım Aliye, Ruhum Filiz'in Yalnız Seni Arıyorum'a göre tek farkı, mektupların orjinallerini normal baskıda görebiliyor olmamız. Aliye hanıma yazılan eski Türkçe mektupların yanı sıra, Filiz'e yazılmış mektuplar Latin alfabesi ile mevcut. İki tane çok sevdiğim, erken yaşta kaybettiğimiz şair ve yazarın mektuplarını okumak, onları daha yakından tanımamı sağladı. Yazının başında belirttiğim gibi, mektupların hepsi için söylenecek tek bir kelime var; naif. Mektuplaşmayı çok seven biri olarak, edebiyatın en önemli isimlerinin mektuplarını okumak benim için çok değerliydi.
Mektupları saklayanlara, yayına hazırlayanlara ve elbette Yapı Kredi Yayınlarına, tüm bu nedenlerden ötürü teşekkür etmek isterim.