Bir hevesle başlayıp devam edemediğim Okudum&İzledim köşesinden herkese merhabalar! Şu sıralar oldukça ihmal ettiğim blogumu, yine ihmal ettiğim bir kategori ile canlandırmak istedim.
2015 yılında öncekilerden farklı bir kitap challenge'ı oluşturmuştum kendime hatırlarsanız. Kitaplık Kedisi'nin başlatmış olduğu bu challenge'a katılma sebebim hem hedeflerimde bir yenilik yapmak, hem de kütüphanemde bulunan kitapları okuyarak yeni kitap alma arzumu biraz olsun dizginlemekti. Böylece, Filme Uyarlanmış Bir Kitap için kategorisi için kütüphanemde bulunan Pi'nin Yaşamı'nı seçmiş oldum. Sıcağı sıcağına kitabı okumuşken, bir de filmi izleyeyim dedim. İkisi peş peşe yapılmadıysa detayları hatırlamak zor oluyor, haliyle kıyaslamada da zorluklar çıkabiliyor. İşte benim gözümden Pi'nin Yaşamı; elbette önceliğimiz kitaplar.
2015 yılında öncekilerden farklı bir kitap challenge'ı oluşturmuştum kendime hatırlarsanız. Kitaplık Kedisi'nin başlatmış olduğu bu challenge'a katılma sebebim hem hedeflerimde bir yenilik yapmak, hem de kütüphanemde bulunan kitapları okuyarak yeni kitap alma arzumu biraz olsun dizginlemekti. Böylece, Filme Uyarlanmış Bir Kitap için kategorisi için kütüphanemde bulunan Pi'nin Yaşamı'nı seçmiş oldum. Sıcağı sıcağına kitabı okumuşken, bir de filmi izleyeyim dedim. İkisi peş peşe yapılmadıysa detayları hatırlamak zor oluyor, haliyle kıyaslamada da zorluklar çıkabiliyor. İşte benim gözümden Pi'nin Yaşamı; elbette önceliğimiz kitaplar.
Her ne kadar best seller sever biri olmasam da, bir şekilde kütüphanemde yerini alan Pi'nin Yaşamı'nı, popüler döneminin bitmesinden çok çok sonra okudum. Dışarıdan göründüğü kadar hafif bir okuma olmadığını söyleyebilirim, yer yer çok detaylı anlatımlar var. Ben kitabı okurken kafamda canlandırmayı severim, bu kitabı okurken ne Pi'nin salı kafamda tam olarak canlandı, ne de filikada yatan Richard Parker'ı hayal edebildim. Örneğin Harry Potter'ın kafamdaki Hogwarts'ı filmdekinden çok çok daha güzeldir :) Yine de, sonu bilinen bir kitap olarak -bu bir spoiler değil, kahramanımız geçirdiği kazadan kurtulmalı ki hikayesini anlatabilsin- kendini okutan bir hikayeydi. Kitaptaki acımasız gerçekleri sevdim, toz pembe bir tablo çizilmemişti. Yine kitapla ilgili takdir ettiğim bir nokta, okurken anlıyorsunuz ki yazar hikayeye girerken de, olayın ilerlediği süreçte de, yazarken yoğun bir araştırma yapmış. Kitabı hafif bir okuma yapmayanın da bu yoğun araştırma ve içindeki doluluk olduğunu söyleyebilirim. Ben görselde görüleceği gibi İnkılap Yayınları baskısını okudum, çeviriden kaynaklanan tıkanmalar olabilir, diğer baskıları okumadığım için akıcılık konusunda fazla bir yorum yapamayacağım. Zira ne olursa olsun en güzelinin kitabı orijinal dilinde okumak olduğunu kabul etmemiz gerekir.
Filme gelecek olursak... Çoğu uyarlamaya göre daha başarılı diyebilirim. Richard Parker, bir bengal kaplanı olarak film boyunca gözlerimi kamaştırdı, kedilerin her türlüsüne hayran biri olarak onu sevmemem imkansızdı. Ama ben yine bir detay insanı olarak, kitapta etkilendiğim detayları filmde göremezsem hayal kırıklığına uğruyorum. Film bu açıdan ortalama diyebilirim; kitabı okurken kafamda yer etmiş bazı detayları ekrana yansıt-a-madıysa da, hayalimde canlandıramadığım görselleri çekmekte başarılı olduğu kısımlar da vardı. Örneğin ada sahneleri filmde daha güzelken, Pi ile Richard Parker'ın hayatta kalma mücadelesi kitapta daha uzun tutulmuştu, filmde beklediğimden az yeri vardı. Kitaptaki duygusal geçişlerin, acımasız gerçeklerin yerini filmde efektler ve renkler alıyordu, bunlar da temelde edebiyat ve sinemayı birbirinden ayıran farklılıklar aslında.
Sonuç olarak, Pi'nin Yaşamı benim için mükemmel bir okuma ve seyir olmamakla birlikte, bir hayal kırıklığı da olmadı. Fikir vermesi açısından, filmin imdb puanı 8.0 ve dört Oscar ödülü almış.
İyi okumalar & iyi seyirler!