Hasta olmayı bildiğim gibi başımın çaresine bakmayı da biliyorum, ama yine de evde olmayınca hasta olmak çok koyuyor. Nazlanabileceğiniz anne, şımaracağınız baba ve en kötüsü de annenin sıcak hasta çorbası yok. Multivitamini çakıp ayağa fırlamaya çalıştığım dönemlerde, hep hazırlığın ilk haftası hastalanışım gelir aklıma; ilaç almak için yalnız başıma Şile'ye gidişim, eczane arayışım, yurda dönüp bütün günü uyuyarak geçirişim. Mazlum edebiyatını sevdiğimden değil, ama eklemeliyim ki ateşi çıktığında kabus görenlerdenim, hep aynı kabusu görürüm üstelik. Gerçek şu ki, kardan kıştan, soğuktan, hasta olmaktan nefret ediyorum, ve insan kaç yaşına gelirse gelsin hastayken anne ilgisi arıyor.
Bugün düzeldim düzelmesine de, Allahım sen bana Balıkesir'deyken hastalanmayı nasip et, bak valla hasta olmak istemiyorum demiyorum, hiç şikayet de etmem ama sevmiyorum kendi başımın çaresine bakmak zorunda olmayı. (Burada zeka yaşım 10'lara kadar düşüyor)
O değil de, şimdi bi nane-limon ne giderdi ama!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder