Eğer depresyon bir kadında vücut bulsaydı, kafasında dağınık topuzu, Kurt Cobain hırkasını giymiş, elinde nutella kavanozu ile bize sesleniyor olurdu. O kadına dönüşür müyüm bilmem ama, elimde son bir kış, yeni yollar arıyorum kendime, ama bulamıyorum. Küçük bir kızken, kaçmanın en iyi çözüm olduğunu sanırdım, şimdi o kadar uzak, o kadar yabancı ki başka şehirler; yeni iklimler, yeni insanlar tanımaya korkuyorum. Ama kalırsam da ne olur kestiremiyorum, bir şehire bağlanıp kalmak mıdır depresyon? Bir insana saplanıp kalmak gibi? Yoksa maymun iştah mıdır, kitapları alıp alıp okumamak, yarım bırakmak, sonrasında bir kenara atmak gibi? Hangisi daha zordur, saatlerce okuyup dış dünyaya kendini kapatmak mı, kafandaki ne dediklerini bile anlamadığın sesleri bastıramadığın için okuduğunu anlamamak mı? Evi özlemek midir, yoksa eve gelir gelmez geri dönmeyi istemek mi?
Bir rüya görmüştüm bundan yıllar önce, yolun ortasında, bomboş caddeye bakıyordum. Herkes gitmişti, bir ben vardım. Bulunduğum yer doğduğum şehrin gayet iyi bildiğim bir caddesiydi, bense her zamanki bendim. İnsanlar yoktu sadece, yapayalnızdım. Şimdiyse İstiklal Caddesi'nin ortasında gibiyim, insanlar akıyorlar iki yanımdan çift yönlü, yüzleri gittikçe bulanıklaşıyor, ve ben kestiremiyorum nereye gideceğimi. Kafamda hiçbir düşünce, hiçbir üzüntü, hiçbir sevinç, hiçbir yol yok. Bakıyorum sadece, ben dursam da devam etmekte olan hayata. Kalabalığa karışıp kendini unutmak mı alt eder depresyonu, bomboş sahilde oturup düşünmek mi? Düşünmek mi yorar insanı, yoksa hiç düşünmemenin çıkar mı acısı? Kendi kendine konuşmak mıdır depresyon, yoksa kendinden bile kaçmak mı?
Sıradaki şarkı, tüm kararsızlara, depresiflere, bezginlere, maymun iştahlılara, yalnız ve mutsuzlara, bi de uykusuzlara gelsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder