bugün yine yağmurlu ve karanlık bir akşam üstünde, karşıdan esen poyraza karşı koymaya çalışarak saklıya yürüdük. ihtiyacım olan şeymiş saklı. kaloriferin yanında mayışmış bir şekilde, nargile ve çay. merve ve ayşegülle, bir süre konuşmadık. denizi izledim, bir de gri gökyüzünü. balıkesirde hiç üşümediğim kadar üşüyorum burada. ellerim buz kesti. rüzgarda yürümekten yorulup, oraya yapışıp kaldım. tanıdık bir duyguydu bu. üzerimdeki ağırlık yavaş yavaş kalkarken, nedensiz/isimsiz şeyler hissederken, ne olursa olsun kabul edilmişliğin hafifliği. "sen gitmek istesen de, geri döndüğünde hep kabul edeceğim. ne kadar sıkıntılı, mutsuz, üzgün olursan ol. çok daha kötülerini gördük, atlattık beraber. bu bir şey değil. geçici, tarifsiz. beraberiz ya, önemli olan bu"
biliyordum.
hepsini biliyordum. sadece kulak ardı ettim. bunu hep yaparım. bildiğim şeyleri bilmezden gelirim. bilmiyormuş gibi yaparım, hatta duymuyormuş gibi. sonunda yine çıkar karşıma, bir gün ansızın kabullenirim. böyleyim.
hepsini biliyordum. sadece kulak ardı ettim. bunu hep yaparım. bildiğim şeyleri bilmezden gelirim. bilmiyormuş gibi yaparım, hatta duymuyormuş gibi. sonunda yine çıkar karşıma, bir gün ansızın kabullenirim. böyleyim.
saatler geçti. ekibin diğer parçası geldi. böylece 8 kişi olduk. ama ne sekiz kişi :) kızlar bir kenara ayrıldı, ve en sevdiğim -bir o kadar da tehlikeli- bir oyun oynadık : doğruluk mu, doğruluk mu? yağmurda okula dönerken, aslında bir doğrular var, bir de gerçekler diye düşündüm. ikisi aynı şey değil. zaaflar doğrudur mesela. mantığımızsa gerçek. bugün okulda beni en iyi tanıyan 3 kişiyle bu oyunu oynarken, sorulan bir soruyla mantığımı ve zaafımı gördüm. "bir gün..." diye başlayan o soruda, son sözüm zaaf hep aynıdır oldu. zaafım olduğu doğruydu, ben onu hep biliyordum, o hep bir kenardaydı, asla göz ardı etmedim. ama mantığımı kullanmaya çalıştığım da gerçekti. şimdi bunları bu kadar karamsar bir şekilde yazıyorum ama o kadar güzel, o kadar güzel bir geceydi ki gülmekten yüz kaslarım ağrıyor. saçlarıma nargilenin dumanı sindi (saç kokusu: baş takıntı), gözlerim yanıyor, sandalyede oturmaktan her yerim tutuldu, ama ben çok güzel bir gece geçirdim. insanın etrafında, yanında güvende hissettiği birileri olması güzel bir şey. diğer yandan, sansürlü konusucaz diye inanılmaz kelime oyunlarına girdik, kesinlikle çok eğlenceliydi. zaten güneşle bir göz göze gelmeyle anlaşmamız alay konusu :) ama seviyorum. ve hesapladım, 5.5 saat saklıda oturmuşuz! evet, daha faydalı işlerle uğraşmalısın diyenler olabilir. ama adapte olmaya çalışmak faydalı değil midir :) sadece masum bir gece. ve eğlenceli birkaç saat. zaaf mı? o da masum. en az 15 yaşımdaki halim kadar.