Pages

17 Eylül 2012 Pazartesi

Gecikmiş Harry Potter Yazısı



Hep söylemişimdir, bir şeyleri popüler olmadan önce keşfettiysem, sonrasında soğurum diye. Tamam, soğumanın yanı sıra, kıskançlık da diyebiliriz buna. Benim bayıla bayıla okuduğum, dinlediğim, hatta tavsiye ettiğim şeyler bir anda herkesin sevgilisi olunca sıkılıyorum. Sevdiğim grupların dizi müziği yapmasını sevmem mesela, on kitap çıkarmış, on birincide bestseller olmuş ve sadece on birinci kitabı popüler olan yazardan da soğurum; içten içe sevmeyi bir kenara bırakmam ama.

Harry Potter ve Felsefe Taşı'nı okuduğumda sanıyorum 11 yaşındaydım, daha o zamanlar Yapı Kredi'den bile çıkmamıştı ilk baskısı, çoğu bilmez bunu. Nereden elime geçtiğini bilmediğim bir şekilde, bir yaz günü okuduğumu hatırlıyorum, bitirdiğimde "Bunu film yapsalar ne güzel olur" dediğimi de. Gel zaman git zaman, kitabın ikincisi -Sırlar Odası- çıktı, ve aynı sene Felsefe Taşı'nın filmi geldi. Sonrasını hepimiz biliyoruz, Harry Potter bir anda bestseller oluverdi, herkes tarafından bilinen bir kitap/film karakteri haline geldi. Kitabı, karakterleri ve detayları çok seven biri olarak, yine bir uyarlamayı sevmedim. Ama sorun değildi, o dönem her yeni kitabı heyecanla bekliyordum. Bu durum 5.kitaba kadar sürdü. Sonra ne olduğunu tam olarak ben bile hatırlamıyorum, Felsefe Taşı'ndan sonra hiçbir filmini zaten izlemedim, 6.kitabı aldığımı bile unutarak, seriyi okumayı kestim.

Geçen süre zarfında, Harry Potter ile ilgili her şeye kulağımı tıkadım. Ne bir filmini izledim, ne kitaplara gitti elim, ne de hakkında herhangi bir şey okudum. Tek yaptığım, Çocuk Edebiyatı dendiğinde Harry Potter'ı -ve aslında J.K.Rowling'i- savunmaktı. Bir çocuk kitabından çok daha fazla detaya sahip Harry Potter, ve bazen çok daha acımasız. Her ne kadar çocuk yaşta başlasam da, hiçbir zaman çocuk kitabı okuduğumu düşünmedim, düşünenleri de elimden geldiğince ikna etmeye çalıştım. İlk kitapta gördüğüm alelade bir ayrıntıyı -örneğin- dördüncü kitapta bulmak, ve onun bir konuya bağlandığını görmek bana hep heyecan verdi, bunu hiçbir zaman inkar etmedim. Benimki ufak bir kırgınlıktı sadece, sevdiklerimi başkalarıyla paylaşmak zorunda kalıyordum, ve Harry Potter fanlarını gördükçe yüzümü buruşturuyordum. Beyaz perdeye sevgim sonsuz, ama söz konusu uyarlamalar olunca, satır arasındaki detayı ekranda göremeyince bu hiç hoşuma gitmiyordu. Üstelik bir seride en sevdiğim şey detaylarıyken, bunu görememek, ve insanların bunu görmediği halde çok sevdiklerini iddia etmesi sinirimi bozuyordu.

Derken, birkaç hafta önce Harry Potter filmlerine televizyonda denk geldim. Okumadığım kitapların filmlerinden yine kaçmaya gayret ederek, okuduklarımın uyarlamalarına göz attığımı bunca yıldan sonra itiraf edebilirim. Şaşırarak fark ettiğim ise, her şeyi, ama her şeyi okuduğum günkü netliğiyle hatırlamamdı. Ve yine fark ettim ki, özlemiştim. Ekrandaki belki benim hayal gücümle örtüşmüyordu, ama yine de özlemiştim işte. İçimdeki özlem bilinç altımda uyuyadursun, kitaplığımı karıştırırken elim serinin beşinci kitabına, yani Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı'na gitti. İlk dört kitap tüm detaylarıyla aklımdaydı, ama beşinci kitaptan emin değildim, seriyi nerede bıraktığımdan da. Kitabı bitirmiş miydim, yarım mı bırakmıştım, hiç mi başlamamıştım, hatırlayamadım. Ben de o an aklıma gelen ilk şeyi yaptım - kitaba en başından başladım. Okudukça zihnimin berraklaştığını hissettim. Bir sonraki bölümde ne olacağını bilmiyordum ama, okudukça hatırlıyordum, ve hatırladıkça gülümsüyordum. O kadar çok şey aklımdaydı ki; büyülü sözler, isim-soyisimler, Quidditch kuralları, portre parolaları.. Kısa bir süre içinde o kitap bitti, ve fark ettim ki, altıncı kitapta bırakmışım. Hızımı alamadan ona başladım (Altıncı kitabın kütüphanemde bulunduğunu şaşırarak fark ettim, demek ki seride yalnızca tek eksiğim, yani son kitap kalmıştı) Okuyordum, elimden bırakmamacasına, tıpkı çocukluğumdaki gibi.

Sürükleyiciliği ve tanıdık oluşundan gelen aşinalığı bir yana, okuyordum, çünkü çocukluğuma bir armağan vermek istiyordum. Seriyi tamamlamak, olacakları bilmek onun da hakkıydı. Bu yüzden Harry Potter ve Melez Prens'i (6) de durmamacasına okudum. Son kitap da siparişle gelip seri tamamlanınca, bir an durdum. Okuduğum ilk seri değil elbette, ama bunca yıldan sonra bir çırpıda bitmesine hazır mıyım, emin değilim. Şimdi altı kitap da yan yana, kitaplığımdan göz kırpıyorlar bana. Son kitap ise masamda, bu satırları yazarken gözümün içine bakıyor. Şimdilik dokunmayacağım, ama fazla zamanı yok, biliyorum. Bunca yıl bekledim, kendimi hazır hissedene kadar da bekleyeceğim, ve Harry Potter'ın film olmasını öngören, her sene yeni kitabın çıkmasını bekleyen, çıkınca koşarak alan çocukluğum sonunda Harry Potter'a neler olacak öğrenecek. İşte o zaman, yani 13 senenin sonunda, bütün soru işaretleri bitmiş olacak. Belki de yenileri gelecek, kim bilir.

***

Yukarıda sıraladığım tüm nedenlerden dolayı, Harry Potter yazısını, gecikmiş olarak burada noktalıyorum. Seri bittiğinde nasıl hissedeceğimi az çok tahmin edebiliyorum, ama kitap bittiğinde neler düşüneceğim şimdilik muamma. Belki buraya bir edit gelir, belki de hiç gelmez. Ama Harry Potter, çocukluğumun bir dönemine damgasını vurmuş olarak kayıtlara geçecek, orası kesin.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...