Pages

26 Mayıs 2014 Pazartesi

Mayıs, Gündem ve Yazar Kilitlenmesi

5 yılı aşkın süredir, bazen istikrarlı, bazen istikrarsız yazdığım bu blogda, satır aralarından -veya blog arşivinden- görebileceğiniz gibi, en sevdiğim aylardan biridir Mayıs. Hem en sevdiğim mevsimin başlangıcı olması, hem de bana yazma isteği veren bir ay olduğu için severim Mayıs'ı. Dediğim gibi, blog arşivime baktığınızda en çok yazı girdiğim ayın Mayıs olduğunu görebilirsiniz.

Bu Mayıs'ta ise kelimelerim tükendi. Mayıs 2013'te blogum için kendime bir söz vermiştim; gündemden bahsetmek yerine zamanın dışında kalacaktım. Gerekirse susacaktım ama gündem yazmayacaktım. Gündem yazmaya ne gücüm var çünkü, ne de kelimelerim. Zamansız yazılar yazmayı ilke edindim kendime, her zaman okunabilecek, biri Google'da arattığında karşısına çıktığında, yazı o gün yazılmışcasına orada olacaktı. Ben de bu yüzden, sustum. Yaşadığımız her olaya sosyal medyada reaksiyon göstermezsek eksik hissettiğimiz bugünlerde, biraz da kelimeler kifayetsiz kaldığı için sustum. Hala buraya neşeli neşeli yazacak durumda değilim, çok büyük ihtimalle bütün bir yaz boyunca boş bulunup güldüğüm her an suçlu hissedecek, utanacağım. Ama yazmadan olmuyor işte. Bir kere alıştın mı, yazmazsan boğulacak gibi oluyorsun. Bir de, yazmak isterken yazamamak var ya, o en kötüsü. Yazar kilitlenmesi demişler adına, literatürde Writer's Block olarak geçiyor. Kelin merhemi olsa kendi başına sürermiş ama, ben de yazar kilitlenmesine birkaç naçizane öneride bulunup gideceğim, belki birilerinin bir işine yarar.

- YAZMA: Benim en çok uyguladığım yöntem bu. Baktın yazamıyorsun, yazmayacaksın. Zorlamanın bir anlamı yok. Diğer yandan, kağıda/ekrana yazmıyor oluşumuz yazmadığımız anlamına gelmez, aklımızda sürekli bir şeyler yazıyoruz aslında.

- İSTEDİĞİN SORUDAN BAŞLA: Katıldığım bir Yaratıcı Yazarlık Atölyesinde, "Bildiğin yerden anlat" diye bir çözüm önerisi gelmişti. En kolay ne anlatabiliyorsanız onu anlatın. Süslü cümlelere gerek yok, zaten en süslü cümleleri istediğimiz için zorlanmıyor muyuz?

- EGZERSİZ: Yine başka bir yazarlık atölyesinde öğrendiğim yöntem. Anlatmak istediklerinizi ufak bir liste yapıp (tercihen haftalık/aylık) günün belli saatlerinde, belli sürelerde yazın. 10 dakika bile olsa, günlük düzenli olarak yazmak, kaleminizdeki düğümü çözüyor.

- OKU / İZLE: Benim en çok uyguladığım yöntemlerden biri de bu. Ne zaman yazacak iki cümle bulamasam, kendimi okumaya veriyorum. İyi bir okuyucu değilseniz, iyi bir yazar olamazsınız. Bugüne kadar yazdığım her anlamlı cümleler bütününü okuduğum kitaplara borçluyum.Her ne kadar iyi bir okuyucu olduğumu iddia etmesem de, ondan çok daha berbat bir sinema izleyicisiyim, ama zaman zaman film izlemek bana da çok iyi geliyor, yaratıcılığı arttırıyor.

- BİRİKTİR: "Biriktirmek" benim kullandığım bir sözcük, ne zaman yolculuğa çıksam, yeni insanlar tanısam, yeni yerler görsem, yeni şeyler keşfetsem, o anıları biriktirdiğimi, ve bütün bunların benim yazımı etkileyeceğini düşünürüm. Her zaman yaptıklarınızın, normalin dışına çıkmak iyi gelir, yazacak/söyleyecek şeyler artar.

- İLHAM BEKLEME: Evet belki de yaptığımız en büyük hata bu. İlham gelebilen bir şey değil maalesef. Mario Levi bir söyleşisinde, yetenek ve ilham diye bir şey olmadığını, iyi yazmanın ancak çalışarak olacağını söylemişti. Bu gerçekten önemli bir nokta, yeteneğine güvenmek veya yolunu gözlediğiniz bir ilham perisine bel bağlamak hiç de iyi bir yöntem değil. Eh, fikir benden değil ünlü bir yazardan geliyor, değerlendirmeye alın derim :) Kendisini dinledikten sonra yazmaya bakış açım oldukça değişti diyebilirim. Ne yetenekli olduğumu düşünüyorum, ne de ilham perilerim var. En önemlisi de, yazmanın bir disiplin işi olduğunu kavradım.

***

Yazar kilitlenmesine dair çözüm önerilerim şimdilik bu kadar. Buruk olmayan başka günlerde, yazılarda buluşmak üzere.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...